25 Kasım 2012 Pazar

Sherlock Holmes - Dörtlerin İmzası (Arthur Conan Doyle)

Sherlock Holmes - Dörtlerin İmzası
(Arthur Conan Doyle)


 Holmes, koluna iğneyi batırır. Karşısında Dr. Watson vardır. Holmes, bayılıp uyanınca Watson'la aralarında bir diyalog geçer.

Watson, ona kokain almamasını söylemesine rağmen Holmes yine de alır çünkü beynini başka türlü meşgul edemez. O sırada içeri Bayan Anstey girer. Oldukça zarif, güzel ve zeki bir kadındır. Holmes'un yardımına ihtiyacı olduğunu söyler ve olayı anlatır.

Bayan Anstey'in  babası on yıldır kayıptır. Son bir kaç yıldır, her sene babasının öldüğü tarihte beyaz, oldukça değerli bir inci alır. Ancak bu sene bir not gelmiştir. Notta zaman ve gitmesi gerektiği yerin yanında, adaletin sağlanacağı da yazılmıştır.

O saatte Holmes, Watson ve Bayan Anstey arabayla oraya giderler. İri bir adam Bayan Anstey'in kimliğini doğruladıktan sonra üçünü de bir arabaya bindirerek sürmeye başlar. Uzun bir yolculuktan sonra garip bir yere gelirler. Geldikleri eve girerler ve Bay Sholto'nun oğlunu görürler.

Bay Sholto, Anstey'in askerlik arkadaşıdır. Uzun bir süre birlikte çarpışmışlardır. Ve Holmes'a her şey anlatılır.

Bay Sholto ve kardeşi, babaları ölüm döşeğindeyken yanına giderler. Babası onlara babasız kalmış bir kıza yapılan büyük bir haksızlık olduğunu söyler. İnciler verir ve ben öldükten sonra bunları her sene ona yollayın der. Sonra bir hazineden bahseder, aslında Bayan Anstey'e miras kalmış bir hazineden. Onun yarısı sizin, yarısı onun der ve tam hazinenin yerini söyleyecekken camda bir yüz belirir. Babaları onu götürün burdan diye çığlık atar. Camdaki adam bir anda kaybolur ve babaları kalp krizinden ölmüştür.

 Anlattıktan sonra, Bay Sholto, kardeşinin hazinenin yerini bulduğunu söyler ve Bayan Anstey'e mirasını almak için oraya gitmeyi teklif eder.

 Giderler, ve Bay Sholto'nun kardeşinin odasına geldiklerinde ise içerde ne ışık ne de ses vardır. Holmes ve Watson kapıyı kırarlar. Kardeşi içeride, sırıtarak ölmüştür. Holmes, Sholto'ya gidip polise haber vermesini söyler ve Sholto öyle yapar.

Kardeşinin boynunda bir kıymık bulunur. Kulağının arkasındadır. Kıymığın zehirli olduğunu fark ederler ve tavandan fırlatıldığını bulurlar. Ve pencereden aşağı sarkan bir ip vardır. Tavan arasına açılan delik, hazinenin bulunduğu yerdir ve ayak izleri çok küçüktür. Öldüren muhtemelen bir çocuk ya da çok küçük biridir.Hazine yoktur. Küçük olan çatıdan ve diğer tahta bacaklı adam -bahçedeki izlerden tahta bacaklı olduğu anlaşılır- ipi sarkıtarak kaçmışlardır.

 Polis memurları Bay Sholto'yu suçlu zanneder ve tutuklarlar. Sonra Holmes onu hapisten çıkaracağına söz verir ve Watson'dan Bayan Anstey'i evine bırakmasını ister. Bir de toby adlı iz sürebilen köpeğini getirmesini.

Watson denilenleri yapar ve Bayan Anstey'e karşı hisler beslemeye başlar.

Holmes, çatıdaki ayak izinin katrana bulaşmış olduğunu fark eder ve köpeğe kokuyu takip ettirir. Uzun ama çok uzun bir yürüyüşten sonra bir iskeleye varırlar. Köpek kokuyu kaybeder. Oradaki bir evin kapısını çalıp bir kadını habersiz sorguya alırlar ve tahta bacaklı bir adamın kocasını bir işe çağırdığını, Şafak adlı -eşkalini alarak- bir buharlı tekne ile gittiklerini söylerler ama kocası daha geri gelmemiştir.

Holmes, bir sokak grubuna para vererek nehiri gezip Şafak'ı bulmalarını ister ama tekne kayıplara karışmıştır.

 Sonra Holmes, düşünür ve bir şey farkeder. Kadının kayıp kocasını sarhoş bir şekilde bir tekne tamircisinin önünde bulur. Şafak'ın görünüşünün değiştirilerek oraya sokulduğunu düşünür ve bir adam tutup ordan, bir tekneyle beraber tahta bacaklı adam çıkarsa mendil sallamasını söyler ve Watson, polis ekipleri gizli bir şekilde beklemeye başlar.

 Adam mendili sallar ve Holmes, polis memurları ile Watson hemen buharlı teknede yol almaya başlarlar. Ama Şafak aşırı hızlıdır. Zar zor yetişirler. Küçük boylu, siyah bir adam ağzındaki boruyla bir kıymık fırlatmadan önce Watson ve Holmes onu vururlar. Diğer adam, Jonathan Small -tahta bacaklı-, kaçmaya çalışır ama yakalarlar. Hazine, Şafak'ın üstündedir. Ama anahtar yoktur. Nehri boylamıştır.

Daha sonra Small sorgulanırken her şeyi anlatmaya karar verir. (Bu yeri aşağıda, başka bir başlık altında anlattım.)

Watson, hazine kutusunu Bayan Anstey'e götürürken ona aşkını asla açamayacağını düşünür. Açarsa, servet avcısı olduğu düşünülebilir.
 Bayan Anstey ve Watson kutuyu kırıp açarlar ama içi bomboştur. Hazine yoktur. Watson 'Şükürler olsun!' diye bağırır. Bayan Anstey, niye öyle dedin der ve Watson aşkını itiraf eder. Bayan Anstey de ona, kendisini sevdiğini söyler.

Ve Watson, Holmes'a bunun birlikte yaptıkları son dava olduğunu, evleneceğini söyler. Polisler itibarı, Watson Anstey'i ama Holmes bir şey kapmamıştır. Watson'un bu sorusu üzerine cevap verir, bana kalan beynimi meşgul edecek bir kokain şişesi.

Small'un Ağzından

 Small, askerlik yaptığı süre içersinde bir nehirde arkadaşıyla yüzmeye karar verir ama bir hata yapar.  Nehirdeki bir timsah onun bacağını koparır. Artık askerlik yapamayacak hale gelmiştir.

 Bir çiftlikte çalışmaya başlar. Ama çıkan savaşlar ve isyanlar yüzünden yine bir asker olarak göreve geçer. Köyünü koruması gerekmektedir.

Bir nöbetlik görevinde, pusuya düşürülür. İki kişi ona bir teklif sunar : ya hazineyi aramamızda yardım et ve payını al, ya da boğazını keseriz.

 Hazineyi seçmiştir.

Sonra toplam dört kişi olmuşlardır ve hazine onlara ait olduğu için 'Dörtlerin İmzası' diye bir kağıta imzalarını atmışlardır. (Sholto'nun kardeşinin öldüğü sırada o kağıt orada da vardır.)

Hazineyi bulma aşamalarına geldiklerinde birini öldürmek zorunda kalmışlardır ancak bunu örtbas edemediklerinden hazineyi alamadan hapsi boylamışlardır.

Daha sonra, Small'un cezası kısaltılıp ev hapsine dönüşmüştür. Kısa boylu, zencilerin yaşadığı, vahşi bir köyde yaşamını sürdürecektir.

Askerler ise, işleri bittiklerinde ve aralarda o köye kumar oynamaya gelirler. Sholto'nun babası da bunlardan biridir. Sholto, kumarda battıkça batmıştır.

Small ona acımıştır. Ona hazinenin yerini söylemesine karşılık, kendisinin ve arkadaşlarının cezalarının ödenmesini söyler. Bay Sholto ve arkadaşı Bay Anstey teklifi kabul eder.

Hazineyi zor yollardan geçip bulurlar, serveti alırlar ancak Small'a yardım etmezler ve Small çok sinirlenir. Bu işin Sholto'nun altından çıktığını ve intikamını alacağına yemin eder.

Small'u bir siyahi -Tango- o yerden kurtarmıştır. Ve bu ikili, İngiltere'ye kaçmıştır.

Small, Sholto'nun ölüm döşeğinde olduğunu öğrenir ve gidip öldürmek ister. Korumaları atlatır ve camdan bakar, oğullarıyla onu görür ama adam öldüğü için içeri girmez. Kaçar.

Ertesi gün, Sholto'nun evini arar ama hazineyi bulamaz. Aradan zaman geçer ve hazinenin bulunduğunu öğrendiğinde eve iple girer ancak Tango Sholto'nun oğlunu öldürür. Small'un suçu değildir bu. Ve hazineyi alıp kaçarlar.

İskeleciye rüşvet verirler ve Şafak'ı saklarlar. Sonrası zaten Holmes'un oluşturduğu bir kovalamacadır. Tango öldüğünde Small anahtarı ve hazinenin içindeki tüm serveti nehre döker.

Ama bu yok olan servet , Watson ve Anstey'in evlenmesine neden olmuştur.

İncelemem

 Bana kalırsa kitap daha ilk sayfasında okuyucuyu hikayeye taşıyor. İkinci sayfasında ise o akıcılığını gösteriyor. Ve bu akıcılığa rağmen, kitabın içinde özünü kaybettirmeden başka boyutlar alarak çözülen bir gizemi sokmayı başarmış Conan Doyle. Aynı zamanda ufak bir aşk hikayesini de kaleme almayı başarmış. Bu üçü bir aradalık kitaba daha güzel bir hava vermiş.
 Ancak bu tüm iyi yanlarına rağmen kitapta çok fazla diyalog vardı. Pek betimleme yoktu. Ucu açıktı. Ve bununda hikayeyi okuyucuya özgünleştirmenin farklı bir yolu olduğunu düşünüyorum. Okuması çok zevkli bir kitaptı.

18 Kasım 2012 Pazar

Alice Aynanın İçinden - Lewis Carroll

Alice Aynanın İçinden - Lewis Carroll


 Alice odasında, kedileriyle beraber oynarken -konuşurken- ayna oda diye bir şeyden bahseder. Ayna'nın içine girmekle alakalıdır bu ayna oda. Alice kedileriyle konuşurken ayna bulanıklaşmaya başlar ve Alice'i içine alır.

 Alice ayna odanın içindedir. Yanan şöminenin dibinde küçük satranç taşları gibi Birkaç kişi vardır, Beyaz Kraliçe ve Kırmızı Kral gibi. Bir de masa vardır odanın ortasında, masanın üstünde Beyaz Kraliçe'nin kızı ağlamaya başlar ve Beyaz Kraliçe bağırınca Alice onu eliyle masaya çıkarır. Beyaz Kraliçe'nin soluğu kesilir, Alice'i göremez. Kocasına bağırır, “Her zamanki yoldan gel!”. Kocası şömineden tırmanmaya başlar ama bu saatler süreceği için Alice onu yavaş bir şekilde -soluğu kesilmeden masaya çıkarır. Kral korkmuştur. Not defterine bu olayı yazmaya başlar, Alice not defterinde bir şiir görür ve okumaya çalışır. Ama ayna diyarda olduğu için yazılar terstir, bir ayna yardımında okumaya çalıştığında ise şiirden pek bir şey anlamaz. Ayna odadan evine dönmeden  önce bahçeye çıkıp oralara bakmalıyım diye düşünür. Bahçeye çıkar.

 Bir tepe görür, oraya çıkarsa daha rahat bahçeye bakabileceğini düşünür ama her çıkmaya çalıştığında patikalar eve geri döner. Alice pes etmez ve başka bir yol dener, bu sefer çiçeklerin çok olduğu bir yerle karşılaşır. Keşke çiçekler konuşabilseydi der ve çiçekler konuşmaya başlar, kimisi Alice'i kötülerken kimisi sever. Alice neden benim çiçeklerim konuşmuyor dediğinde de çiçek, toprak yumuşaksa uyur der ve burada yaprakların arasından kraliçeyi görür ve ne zaman ona gitmeye kalkışsa yine eve varır. Bu sefer ters yönde yürür ve kraliçeyle gözgöze gelir. Kraliçe ona baskı yapar, düzgün bir hanımefendi gibi konuşmasını söyler. Niye burada olduğunu sorar ve Alice tepeye çıkmak istemiştim der. Sonra koşmaya başlarlar, o kadar hızlı koşarlar ki Alice'in nefesi kesilir, ama hala aynı yerdedirler. Alice kendi dünyasının farklı olduğunu anlatır. Sonra her şeyin bir satranç karesi üstünde olduğunu farkeder. Kraliçe ona beyaz kraliçenin piyonu olursan kraliçe olabilirsin der ve bir süre sonra kaybolur.

 Alice uzaklara bakar ve fil gibi bir şey görür, bir de biletçi vardır. Daha sonra kareleri geçmek için bir trene biner, trende at da vardır, ve Alice'in sırtında bir böcek vardır. Bu diyardaki böceklerin çok farklı olduğunu anlatır böcek. Böcek bir ayna böceğidir. Sonra Alice bir ormana varır, karanlıktır. Girmek istemez ama kraliçe olmak istediği için girmeye karar verir. Ormandaki Hiçbir şeyin ismi yoktur. Alice de görevini unutur. Sonra karaca gelir ve Alice görevini hatırlar. Ormandaki iki ok da bir yolu gösterdiği için Alice o yoldan gider ve Ecişle, Bücüşle tanışır.

 Eçişle bücüşü okul çocuklarına benzetir, Alice'e şiir gibi bulmacalar okurlar ama aynı zamanda onunla inatlaşırlar. Sonra ecişle bücüş savamaya gittiğinde Alice kraliçeyi görür. Kraliçenin şalı uçmaktadır.
 Sonra Alice şalı yakalar ve kraliçeye iğneler. Kraliçenin üstünde diğer giysilerin iğnelerini düzeltir. Sonra Beyaz Kraliçe geleceği hatırlayabildiğini söyler. Garip bir sohbet başlar. Alice gözünü açıp kapadığında ise kraliçe'nin koyuna dönüştüğünü ve dükkanda olduğunu görür. Koyunla konuşur ve koyun ona kürek çekebilir misin dediğinde salla yolculuğa başlarlar ilerlerler ve bir yerde yolculuk biter. Alice dev yumurta gibi bir şey görür. Bu Kumkumadır.

 Kumkuma ile arasında geçen sohbet biraz inatlaşmaya sebep olur. Kumkuma her sözcüğün anlamını bildiğini söyler ve Alice test eder, doğru çıkar. Alice okuduğu şiiri anlamaz, Kumkuma iğneleyici hafif bir dille anlatır. Sonra sözleri yarıda kesilir ve ormandan sarsıcı bir gürültü gelir. Birkaç bin asker ilerlemektedir. Sonra Kralı ve ulağını görür. Kral ona asker gördün mü der, Alice evet,neden dediğinde ise Kral ona tekboynuz ve aslanın yine taht için savaştığını ama tahtın hep kendisinde kaldığını söyler. Sonra tekrar her şey değişir ve Alice beyaz şövalye ve kızıl şövalyeyi görür. Onlarla konuşur, savaşın kurallarından bahsederler ve yine Alice'in anlamadığı bir şiir okur beyaz şövalye ve Alice 8. kareye gelir.

 Alice kraliçe olur. Yanında beyaz ve kızıl kraliçe vardır. Bir sınavdan geçmesi gerektiğini öğrenir. Kraliçeler Alice'in görgüsüz olduğunu düşünür ve ondan hoşlanmazlar. Alice'e gerçekten çok baskı uygularlar. Alice kızıl kraliçenin baskısında dayanamaz ve onu tutup sallamaya başlar.

 Her şey bulanıklaşır ve Alice ayna odadan çıkar. Elinde kedisi vardır.
                                                                                  *

İncelemem -


 Kitabı gerçek hayata uyarlamaya çalışırsak birçok şey gerçekten çakışıyor (eciş ve bücüşün 2den 6ya kadar savaşırım demesi gibi – işi olan biri mesela), yazarın (Lewis Carroll) gerçekleri bu şekilde küçük bir kızın hayal gücüne dayanarak anlatması ayrı ve güzel bir hava katmış kitaba.

Ama bu özeti hazırlarken bile kitaptan baktığım yerler oldu çünkü kitapta hikayeler arası bağıntılar –kareler arası- pek yok. Bir olayın ortasında başka bir olaya geçilmiş, bu anlam kopuklukları bir şeyleri anlatımdan yoksun bırakmış ancak kitabın özünü güçlendirmiş.


 Bu haftaki kitabımız Alice Aynanın İçinden'di. Yaklaşık bir buçuk hafta sonra diğer kitap özetini yazacağım. Okuduğunuz için teşekkürler.